13 Mart 2009 Cuma

Büyük Jeopolitik Oyun: Türkiye ve Rusya Yakınlaşması

Son aylarda Rus ekonomisinde ruble problemlerine ve düşük petrol fiyatlarına rağmen, Rus Hükümeti çok etkin bir dış politika uygulamaktadır. Bu politika, Avrasya bölgesinde zeki diplomatik girişimleriyle, Washington’un devam eden NATO kuşatma politikası ile mücadele üzerindeki unsurlara odaklanmaktadır. Washington ve uzun zamandır NATO müttefiki Türkiye arasındaki serin ilişkilerden yararlanarak, ekonomik ve siyasi işbirliği gibi çeşitli konuların görüşmesi için, Rusya, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Moskova’ya davet etti. Rusya, Türkiye üzerinden Batı Avrupa’ya önemli doğalgaz geçiş yolunu kurmasına ek olarak, Beyaz Rusya ve diğer eski Sovyet cumhuriyetleri ile ekonomik alan yaratmaya çalışmaktadır. Şubat’ın sonunda ise Moskova, önemli mali yardımlar sayesinde, ABD askeri hava üssü(Manas) hakların iptal etmesi konusunda Kırgızistan’ı ikna ederek, Orta Asya’da Afganistan’daki ABD yükselme planlarına darbe vurarak, Amerikan askeri kuşatma stratejisini bozdu.

Kısacası, Moskova, Avrasya üzerinde etkisi için Yeni Büyük Oyun’un çok uzaklarda olmadığını bize sergilemektedir.

Sıcak Türkiye İlişkileri

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hükümeti Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda ve Ortadoğu'da Washington'un politikalarına artan sabırsızlık göstermektedir. Durum böyle olunca da, Türkiye'nin Türk politikasında Soğuk Savaş sonrası ezici ABD etkisinde bazı dengeler isteyeceğini doğaldır. Washington’un büyük hayal kırıklığına rağmen, Putin ve Medvedev Rusya’sı böyle bir diyalogun açılışında hiçbir sakınca görmemektedir.

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 12-15 Şubat tarihleri arasında, dört günlük Rusya Federasyonu ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin ile bir araya geldi. Bunun yanında Tataristan başkenti Kazan’a da uğrayarak, orada ortak yatırım projeleri tartıştı. Abdullah Gül’e Dışişleri Bakanı, Devlet Bakanı ile Enerji Bakanı yanında Türk işadamlarından oluşan geniş bir heyet eşlik etti.

Tataristan İş Ziyareti

Türkiye’nin Washington’un dış politikasına soğumasından sonra Gül’ün Moskova ziyareti yanında Rusya Federasyon’un en büyük özerk cumhuriyeti olan ve nüfusun çoğunluğu Müslüman Tatar Türklerinden oluşan Tataristan’ı da ziyaret etmesi, bize Ankara ve Moskova arasında son aylarda ilişkilerin ne denli geliştirilmiş olduğunun bir işaretidir. Önceki yıllarda, Türkiye'nin Kafkasya ve Orta Asya bölgelerinde Pan-Turanism kurmaya çalıştığını ikna olan Rusya Federasyonu büyük bir endişe içindeydi.
Bugün ise Rusya Federasyonu içinde Türk kuruluşlar ile Türkiye ilişkileri artık eskiden olduğu gibi şüpheli görünmüyor. Bu da karşılıklı güven ve işbirliği ruhu teyit etmektedir.
Rusya, Türkiye’ye verdiği değeri gösterebilmek için, daha önce ilan edilmiş Gül’ün “resmi” ziyaretini devlet protokolünün en üst düzeyde olan “devlet” ziyaretine yükseltmiştir. Gül ve Medvedev, karşılıklı dostluk ve çok boyutlu işbirliğinin derinleştirilmesi konusunda ortak bildirge imzaladılar. Bu bildirge, 2004 yılında Putin’in ziyareti sırasında imzalanan “Dostluk ve Çok Boyutlu Ortaklık Geliştirilmesi” bildirgesinin bir yansımasıdır.

Son on yıl içinde ciddi boyutlarda genişleyen Türk-Rus ekonomik ilişkileri 2008 yılında ticaret hacmini 32 milyar dolara ulaştırarak, Rusya’yı Türkiye için bir numaralı iş ortağı konumuna getirdi. Bu arka planı göz önüne alındığında, ikili ekonomik ilişkilerin Gül'ün gündemindeki önemli bir öğe olduğunu söyleyebiliriz. Görüşmede her iki lider de ülkeleri arasındaki giderek artan ticaret ile memnuniyetlerini dile getirdiler.

İki ülke arasında en önemli işbirliği enerji alanında gerçekleşmektedir.
Ticaret hacminin en büyük kısmı Rusya'dan Türkiye'ye doğalgaz ve petrol ithalatı oluşturmaktadır. Rus basınında çıkan haberlere göre, iki tarafın da Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına Rus gazını taşıyan ulaşım hatları, “Mavi Akım-2” olarak bilinen bu projenin geliştirilmesine ilişkin ilgi duydukları belirtilmektedir. Daha önce Ankara bu teklife soğuk bakıyordu. Yakın zamanda tamamlanan “Mavi Akım” doğal gaz boru hattı projesi Türkiye’nin doğal gaz konusunda olan Rusya’ya bağımlılığını %66 oranından %80 oranına çıkarttı. Ayrıca, Rusya artık Türkiye’yi kendi enerji kaynakları için yalnızca ihracat pazarı olarak değil, transit bir ülke olarak görmeyi başlamasıyla birlikte “Mavi Akım-2” projesi büyük önem kazanmaktadır.

Türkiye’nin kendi enerji kaynakları çeşitlendirme girişimlerinde Rusya önemli bir rol oynamaya istekli olduğunu da belirtmektedir. Rusya Türkiye’nin ilk nükleer santralin inşası için açılan ihaleye katıldı. Yalnız, sunulan elektrik fiyatların dünya fiyatları üzerinde olduğu için, projenin geleceği meclisin onayını bekleyerek şuan belirsizliğini korumaktadır. Gül’ün Moskova ziyaretinden önce, Türkiye’ye %30 indirimli fiyatı ile yeniden teklif sunuldu. Şimdi bu teklif Türk Hükümeti tarafından değerlendirilmektedir. Gül’ün ziyareti sırasında süren olumlu hava ise projeye yeşil ışık yakmasında Türk Hükümeti’nin hazır oldukları işaret etmektedir.

Türk yatırımcı ve ihracatçılar için Rus pazarı önemli rol oynamaktadır. Türk inşaat firmaların ana müşteri konumunda olan Rusya, Türk ihracatına da önemli yön vermektedir. Aynı şekilde, her yıl Türkiye’ye gelen milyonlarca Rus turist önemli bir gelir kaynağı oluşturmaktadır. Bu durumda, Türkiye ve Rusya arasında olan dış ticaretinde dolar arabuluculuğundan kurtularak, Türk Lirası ve Ruble’ye kullanmaya başlamasıyla birlikte dış ticaret hacmini önemli ölçüde arttırılabilir.

Soğuk Savaş gerginliği azalmış

Gül ziyaretinin ana mesajı, iki ülke arasında güçlü siyasi ilişkilerin geliştirilmesi gerekliliğinin üzerinde yoğunlaştı. Her iki lider, Rusya ve Türkiye arasındaki işbirliği bölgesel barış ve istikrarı için çok önemli olduğunu görüşlerini paylaştılar. Bu durum, 1990 yıllarında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, nezaman Washington, eski Sovyetler Birliği'nin tarihsel Osmanlı bölgelerde Rusya’nın etkisiyle mücadele etmek için Ankara'nın adımlarını teşvik ettiği zamandan bu yana büyük değişimler sergilemektedir.
Soğuk Savaş döneminde, bölgesel rekabet konuları, Avrasya’da “Büyük Oyun” olarak Kafkasya'da ve Orta Asya’da çatışmalar sürüp gidiyordu. Türkiye, 19. yüzyılda olduğu gibi bir kez daha Rusya'nın doğal jeopolitik rakip durumuna geliyordu. Türkiye'nin Ukrayna, Azerbaycan ve Gürcistan ile olan ittifak son zamana kadar Moskova’nın Türkiye’ye ciddi bir rakip olarak bakmasına yol açmıştı. Karadeniz ve Güney Kafkasya Bölgesel askeri denge Türkiye lehine gelişiyordu. SSCB'nin dağılmasından sonra, Karadeniz fiilen “NATO’nun bir gölü” olmuştu. Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz filosu bölünmesi ve Sivastopol durumu üzerinde süregelen tartışmalar ışığında, Karadeniz NATO'nun “Barış İçin Ortaklık” antrenman alanı haline gelmişti.

Buna karşılık, en son Moskova ziyaretinin sonunda, Gül, “Rusya ve Türkiye, karşılıklı güven temeline dayanarak ilişkilerini geliştirmeyi isteyen iki komşu ülkedir. Bu ziyaret ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracağını umuyoruz” ifadesini kullandı. Rusya da bölgede Türkiye'nin diplomatik girişimlerini destekledi. Medvedev, Rus-Gürcü savaşı sırasında ve Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu kurulması için Türkiye'nin sonraki öneri sırasında Türkiye'nin eylemlerine övgüde bulundu. Rusya Cumhurbaşkanı, Gürcistan krizi, iki ülkenin Washington gibi dış güçlerin katılımı olmadan kendi başlarına da bu sorunlarıyla başa çıkabilecek beceride sahip olduklarını gösterdiğini belirtti. Türkiye, Washington’u atlayarak Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu kurulmasını teklif etti. Bu teklif, Türkiye’nin artık daha bağımsız bir dış politika izleme niyetini gösterdi.

Rusya’nın amacı, NATO'nun artan kuşatma politikasına karşı kendi ekonomik kaynaklarının kullanımıdır. Özellikle Washington’un, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde Moskova amaçlı füze ve radar üsleri yerleştirme kararından sonra bu amaç daha ciddiye alındı. Obama Yönetimi Bush “füze savunma” politikasını devam edeceğini belirtti. Washington, aynı zamanda Polonya’da, belli ki Almanya’ya yönelik değil, ama Rusya’ya yönelik ABD’nin Patriot füzeleri yerleştirmeyi kabul etti.

Gül'ün ziyaretinin ardından, Türkiye'de bazı basın mensupları, etiket olarak geleneksel Türk-Amerikan ilişkileri için kullanılan, Türk-Rus ilişkilerinin de bir “stratejik ortaklık” olarak nitelendirdi. Gül’ün ziyaretinden sonra Medvedev de Türkiye'ye somut işbirliği önerileri ile gidecektir. Türk-Rus işbirliği, ABD’nin Avrasya bölgesinde son zamanda sergilediği yanlış dış politikalar sonucunda, bu bölgede ezici etkisini git gide kaybettiğini bize göstermektedir.

Washington’un şimdi Halford Mackinder “kötü kâbusu” ile karşı karşıya gelme zamanı gelmiştir. Macknder, 20.yüzyılın İngiltere'nin ve 1945’ten sonra ABD’nin de jeopolitik stratejisinin “babası” olarak kabul edilmekte ve Avrasya’da büyük güçlerin arasında işbirliğini engellemesinin önemini vurguluyordu…

Yazar: F. William Engdahl, 2009
©Tercüme: Maria Kaban
Kaynak: www.engdahl.oilgeopolitics.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder